KÜRESELLEŞEN DARBELER YENİ DÜZEN ARAYIŞLARI
“İngiltere ile ABD arasında nüfuz mücadelesi var. İngiltere, 2. Dünya Savaşı sonrası ABD’ye devrettiği hegemon gücü geri almak için hamle üstüne hamle yapıyor. Yeni dönemde İngiltere, gücü Çin üzerinden kullanacak. Çin’in finansal yapısı kime bağlı bunu bilmek önemli. Çin’in finansal yapısı Rothschild ve Lee Ailesi eli ile İngiliz kontrolündedir.”
Doğu Perinçek’in Çin üzerine yaptığı basın toplantısını, İngiltere büyükelçiliği patenti üzerinden yapmış olması da bu tezimize karine olsun.
Küresel aktörlerin başta İslâm coğrafyası olmak üzere özellikle enerji havzalarında güç gösterilerine baktığımızda bir dünya savaşının fitilinin ateşlenmiş olduğu söylenebilir.
Libya’da General’in davetiyle yabancı uçaklar ile BAE hava üssünden kalkan BAE ve Mısır uçakları Müslümanları bombalıyor.
Çin, toplama kamplarında Uygurlara kan donduran işkenceler uyguluyor.
Filistin’i cehenneme çeviren İsrail tavuk boğazlar gibi her gün Filistinli Müslümanları şehit ediyor.
Yarın veya sonrasında ne olacağını bilemeyiz ancak İsrail’in Batı Şeria’yı kendisine katmak istediğini ve Filistinlilere sadece Gazze şeridinin kalacağını söyleyebiliriz. Ne var ki Gazze bir milyon Filistinliyi bile alamayacak kadar küçük; İsrail buraya altı milyon insanı daha katmak istiyor!
Yeni dönemde savaş, teknoloji ve ekonomi üzerinden yürütülüyor. Ana strateji değişmemiş; bir devletin diğer devletler üzerinde üstünlük tesis etmesi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın başvurduğu yöntemler; ‘Yeni Amerikan Yüzyılı’ projesinin bir parçası ve “yeni dünya düzeni” denen olgunun bir uzanımı olduğu açık. Trump iki yıl önce göreve geldiğinden bu yana Körfez ülkelerini ve özellikle de Suudi Arabistan’ı tehdit ediyor.
Ayrıca ABD etnik ve bölgesel ayrımcılığı destekleyerek, İran ve Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya çalışıp, bölgede bir güvensizlik ortamı oluşturuyor. Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınırında olan bölgelerde PKK/PYD gibi yapıları koruyor, kolluyor, silahlandırıyor.
ABD’nin İran’ın ekonomisini ve askeri kapasitesini doğrudan hedef almasının, tabiatıyla bir tesadüf değil, üzerine düşünülmüş planlı bir politikanın ürünü olduğunu söylemek mümkün.
Türkiye ise yeni eğilimler çerçevesinde bir güce sahip olma, dahası cendereden çıkış çabası içinde hem Türkiye ittifakını gündeme getiriyor hem de Rusya ve İran’a yakınlaşmaya çalışıyor. Ancak içerdeki “Türkiye ittifakı” varken daha küçük ittifaklar toplumun alanını daraltıyor. Dışarıda ise NATO ve ABD Türkiye’nin güçlenmesini onaylamıyor.
Büyük Ortadoğu coğrafyasında yaygınlaştırılmaya çalışılan etnik ve mezhepsel çatışmaların kökeninde, “kaostan düzene geçiş” yaklaşımı yatmaktadır. Kaosun müsebbibi olarak din, mezhep ve milliyetler gösterilerek bütün din, mezhep ve milliyetlerin kaldırılması küreselleşme adına ana gayedir.
ABD’nin Irak’a asker gönderme kararı, Amerikan vatandaşlarının bölgeyi terk etmesini istemesi, bölgede Suud tankerlerine saldırılar yapılması, İran gerilimi, Doğu Akdeniz’de enerji savaşlarının yoğunlaşması, Türkiye’de terör saldırılarının birden bire artmış olması, bölgede ABD, İngiltere ve İsrail’in yeni provokasyonları ile karşı karşıya kalınabileceği ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor.
“Dünyadaki genel durumun istikrarlı olmadığını görüyoruz. Her bölgede bir sorun var. Latin Amerika’da, Avrupa’da, Asya’da ve Ortadoğu’da. Yeni bir düzene ihtiyaç var. Çünkü mevcut düzenler iflas etmiş görünüyor. Bu sistemler başarısız oldu. Çünkü birçok devlet hala ilkel ve nispeten uygarlaşmamış durumda.”
NEVZAT ÜLGER