KAPİTALİZM Mİ “KALBİN SESİ” Mİ?
Önce şuna karar vermeliyiz; Kapitalizm, insanları sömürmek üzerine çalışıyor mu çalışmıyor mu? “Kapitalizm iyi bir şeydir” diyorsanız bu yazıyı okumayın. Yok eğer, “cenneti sadece bu dünyada inşa etmek isteyen insanoğlunu, kapitalist düzenin bekçileri” olarak tanımlıyorsanız Kapitalizm eleştirisi üzerinde durabilirsiniz.
İster kapitalizm, ister her tonuyla komünizm veya sosyalizm olsun, bunların en detaylı uygulamalarının nasıl olduğunu roman ve hikayelerde aramak hem daha rasyonel hem daha açıklayıcıdır diyor iktisat profesörü Mustafa Özel.
Hikaye dalında da bu işi yapmaya önemle dikkat sarfeden usta hikayeci Mustafa Kutlu’dur. Kutlu’nun son hikaye kitabı “Kalbin Sesi /Bir Hicret Risalesi”nin ana konusu; yeni dünya sisteminden Allahın kanunlarıyla işleyen bir düzene geçiş üzerinedir.
Mustafa Kutlu diyor ki; Ortaçağ karanlığından Aydınlanma çağına geçilirken maneviyat buharlaştı, “Ne kilise kaldı ne de Tanrı.” Bu safhada Tanrı bir odaya kapatıldı ve sadece bilim ve icatlar öne çıkarıldı.
“Bugünün şartları, düzenleri, sistemleri; insanı isyana, hududu aşmaya, kibre götürmüş, modern teknoloji kılıktan kılığa girerek, ahreti unutup cenneti dünyada bulma hevesinin peşine düşmüştür” diyor usta hikayecimiz.
İslam’da imtiyazlı bir sınıf yoktur. Sadece ilim sahipleri ile irfan ehli var ama onlar da imtiyazlı bir sınıf anlamına değil, bilenlerle bilmeyenlerin farklı oluşu anlamında bir ayırım. Ancak bu gurup üyeleri hiçbir zaman kendilerine özgü bir hukuk oluşturamazlar. Kaldı ki Kutlu; ifade ettiği “ahlak nizamı”nın tesisi için yönetim kademelerine beş unsur sayıyor:
-Ahlak (Evrensel kurallara göre)
-Hakimiyet (Halkın iradesine dayalı)
-Meşveret (Liyakati olanlarla)
-İktisat (Gelişme ve gelirin adil dağılımı)
-Adalet. (Devletlerin imanı adalettir)
Hedef “kan emici kapitalizmin pençesinden kurtulmak, imani bir hayatı yaşamaktır” diyor Mustafa Kutlu. Tüketim ekonomisine karşı “Kanaat Ekonomisi”ne göndermeler yapıyor. Gerçi toplumdaki “müzmin muhalifler” elbette ki hemen olmaz diyecekler. Her şeyi bilen bu insanlar bu adımları “akla aykırı” bulacaklardır. Bayiliklerin bedeli vardır elbette.
Konsantre sermaye gücü (bu gün adına küresel sermaye ve uzantıları deniyor) ile konsantre devlet güçleri halk adına işbirliği yaptılar ve böylece kapitalizm doğdu. Başlangıcını ister Merkantilizm olarak anın isterseniz sömürgecilik. Ne fark eder ki? Maksat bireysel ve toplumsal emperyalizm uygulaması olduktan sonra sistemi iktisat kitaplarından, daha net olarak roman ve hikayelerden takip etmek daha aydınlatıcıdır. O günkü Paris’i Sefillerdeki Jan Val jan’ın anlattıklarından daha iyi nasıl anlatabilirdi nazariyeler. Sinekli Bakkal’ın anlattıklarını kaç iktisat ve kaç siyaset kitabından öğrenebilirsiniz. Viktor Hugo ve Halide Edip Adıvar romanları, detay derecede çokça toplumsal kesitler sunmaktadırlar.
Adıvar bir dönemi yansıtmakla yetinmiyor. Amacı belli bir tarih dönemindeki yaşamı canlandırmak değil yalnızca. Aynı zamanda bu insanların yaşamı dolayısıyla genel bazı siyasal ve toplumsal sorunlarla ilgili düşüncelerini anlatmak. Bundan ötürü romana koyduğu çeşitli çevrelerin bir işlevi de belli değerleri temsil etmektir. Yerleştirilmeye çalışılan yeni sistemin macerası.
Mustafa Kutlu hocamız da aynı toplumsal işlevi bir başka kesit üzerinden yaparken önemli bir felsefi ve iktisadi sıkıntıya da parmak basıyor. “Kapitalizmi aşmak için “hududullah”a peşin olarak evet demek gerekir” diyor.
NEVZAT ÜLGER