BÜTÜN AKIMLAR BATI’DAN ŞİKAYETÇİ
Sağcısı, Solcusu, İslamcısı, Milliyetçisi, Ulusalcısı, Devletçisi, Liberali, artık sıkıntıların kaynağı geniş anamda Batı demeye başladı.
Batı medeniyetinin esasının kaos ve gözyaşı olup olmadığına karar verirken, meselenin Batılı olmakta değil, Batıcı olmakta olup olmadığına da lütfen biraz dikkat edelim.
Elbette zulüm ve sömürü ilanihaye devam etmez. İnsanlar, Batı sisteminden rahatsızlıklarını yüksek sesle haykırmaya başladılar. Sonuç ne zaman alınır? İnsanın görevi zulmü ve sömürüyü ortadan kaldırmaya ve yerine hakça bir sistem tesis etmeye çalışmaktır. Sonucu tayin hakkı ayrı bir konudur.
Batı, makineyi bir üstünlük olarak dünyaya sunarken, kendisi gibi olunmasını salık veriyor. Buna mukabil de dine karşı bir tutum alınmasını, laik olunmasını, ahret inancının kaldırılmasını istiyor. Buna makinenin veya teknolojinin hükümranlığı diyor. Oluşturdukları “Merkez Ülke” çemberi içerisine aldıkları G7 veya G10’u de artırmak istemiyorlar.
Düşünmek farzdır. Bir medeniyeti benimsemek için de tenkit etmek için de o medeniyeti oluşturan fikirleri iyi bilmek gerekir kanaatimce. Medeniyetleri yaşatan fikirler de o medeniyet içinde zirve yapmış insanları okuyarak ve dinleyerek elde edilir. Bilmeden kabul edenlerde kalite düşük, kantite yüksek, bilerek kabul edenlerde ise kalite yüksek, kantite değişkenlik gösterir.
İnsanların bir medeniyetin felsefe geleneğine hakim olması ile o medeniyetin inanç geleneğine sahip olması ayrı şeylerdir. Bu gün biraz da bu yaşanıyor. İnanan fakat amil olmayan insanlarla, amil olan fakat yeterince geleneğin bilgisine sahip olamayan guruplar iç içe yaşıyorlar.
Bilen ve fikir imal edenler, genellikle kendi medeniyet kodlarıyla birlikte diğer medeniyetler hakkında da malumat sahibi olan insanlar olmuşlardır. Mehmet Akif, Said-i Nursi, Ahmet Hamdi Yazır, Abdullatif Harputi, Yahya Kemal, Sabri Ülgener, Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Cemil Meriç, Erol Güngör, Halil İnalcık, Hayrettin Karaman, Sezai Karakoç, İsmet Özel, Mehmet S. Aydın, Ali Bardakoğlu, Hayri Kırbaşoğlu, Teoman Duralı, Fuat Sezgin vb. hem kendi medeniyetlerini hem de diğer medeniyetleri bilerek dominant hale geldiler.
Kainat ve kainatta bulunan her şey bir yenilenme/teceddüd içerisinde değil mi? Yani fikir ve yaşayışlar da yenilenmektedir. Değişmeyen şey yalnız “nasslar” olup bunun dışında kalan şeyler değişime uğramaktadır.
Batıdan Haçlıların, doğudan Moğolların ve içten de Şii-Batıni zümrelerin taarruzuna uğrayan İslam devletleri 13. yüzyılın ortalarında parçalanmış veya iyice güçsüz hale gelmişlerdi.
- yüzyılla birlikte hem Doğu hem de Batı gelişme için ilmi çabalar gösterirken 18.yy’a kadar Müslümanların üstünlüğü tartışmaya yer bırakmayacak düzeyde devam etti. Ancak 18.yy’la birlikte Reform ve Rönesansın da tetiklemesiyle Batı, Doğu üzerine teknik ve endüstriyel bir üstünlük kuruyordu. Bu tarihten itibaren de dünya tarihi “sanayileşmeden önce ve sanayileşmeden sonra” diye iki kısma ayrılarak Batı için üstünlük vurguları başlatılıyordu.
Galiplerin taklit edilmelerine ilişkin kaide Müslümanlar üzerinde de etkili olmuş ve 18.yy’ın hemen başından itibaren Batı taklitçiliği İslam dünyasına baskın bir akım olarak yerleşmişti. Batıcılık hemen 1803 yılından itibaren başat bir akım olarak saray referanslı olarak İslam dünyasına giriş yapıyordu.
Bu durumdan istifade etmek isteyen oryantalistler; din-ilim çatışması, devlet-din ilişkileri, akıl-nakil çatışması gibi konular icat ederek İslam toplumlarını sarstılar ve oyaladılar.
Oryantalistler daha da ileri giderek hadislerin sahih olup-olmadığı gibi konuların yanına tasavvufun ve İslam hukukunun orijinal olup-olmadığı gibi tartışma konularını da açtırabilmişlerdir. Son olarak da hadisleri saf dışı bırakarak yalnız Kur’an yeter tartışması başlatılmıştır.
Batıcı kadrolar, kapıldıkları bu ekolden o kadar etkilenmişlerdir ki artık kendi medeniyet kodları onlara bir şey anlatamaz olmuştur.
Türkiye çoğunluk itibariyle hiçbir zaman modern-Batıcı olmadı. Bu toplum da kendi düşünce kodlarına dönmeye başladığından, Batı cereyanları sıfırlanmayacak ama etki gücünü her geçen gün azaltacaktır.
Müslümanlar teknolojide, ilimde, siyasette ve parasal oluşumlarda görünür hale gelmeye başlamıştır. Batı’nın hırçınlığı ve saldırganlığı da buradan geliyor.
NEVZAT ÜLGER