HARPUT’A LALE DE YAKIŞIR GÜL DE
Harput’ta son otuz yılda dört bina yapmışız. Hünkar Konağı, Harput Evi, Okuma Evi ve Harput yokuşunda bir okul. Hangisi verimli kullanılıyor acaba? Şair Fuzuli belki de böyle günler için; “Ne yanar kimse bana ateşi dilden özge / Ne açar kimse kapım badı sabadan gayrı” dizelerini yazmıştı. Yapıları yerinde yapıp yapmadıklarımız mimarların ve şehir plancılarının işi elbette ama yerinde kullanamadığımız çok aşikar.
Bu ülkenin de, bu şehrin de bu mekanlarda yaşayan insanların da gönülleri büyük. Esasen Harput tarih boyunca önemli bir merkez olmuş hep. Son yirmi yıl içerisinde Harput Kalesi içerisinde yapılan kazılara göre kalenin, elbette ki Harput’un tarihi milattan çok öncelere gider diyor kazı başkanı.
Harput her şeyden önce bir tüketim malzemesi olarak kullanılmaktan kurtarılmak durumundadır. Harput’ta devamlı yaşayan insanların sayısını artırmak gerekir. Gezip görülecek yerler oluşturmalıyız. İş insanlarımızdan Şefik Gül ve kardeşlerinin yaptırdıkları “Şefik Gül Evi” yalnız başına bir çekim alanı oluşturdu. Şefik Bey, bir de bedesten yaptırmak istiyordu ama dönemin yetkilileri alt yapıyı oluşturamadılar. Halbuki çarşılar bir mekanın kalbidir. Şehirler nasıl medeniyetlerin göstergesi ise, çarşılar da şehirlerin göstergeleridir.
Geçen gün yazmıştım; taş yapı olarak tek veya iki katlı 300 adet Harput evi yaptırmak gerekir. Bu evlerin yapımında devletin/ belediyenin yapacağı tek iş yapı mahallini göstermek ve işleri kolaylaştırmaktır. Bu halk çok 300 ev yapar Harput’a. Türk evi modellerine ihtiyaç da var, beklenti de. Türk evleri hem sağlam hem de sağlıklıdır.
Harput’ta “Seyir Tepesi” ile “Anguzu Baba” tepeleri yan yanadır. Mesela Anguzu Baba tepesine çıkmak için doğal bir merdiven oluşturmak zor olmasa gerek. Neden Anguzu Baba tepesini öneriyorum, onu biraz açmam lazım her halde.
Anguzu Baba 8. Veya 9. yüzyılda şehit düşen bir Müslüman. Müslümanlar heykel yerine “makam” tahsis ediyor şehitlerine. Anguzu Baba için de böyle bir mekan ve makam tahsis edilmiş. Bu tepenin bazı özelliklerinin iyi bilinmesi gerekiyor.
Herşeyden önce bu tepe, şehri 360 derece görebilen önemli, belki de tek bir seyran yeri. Şeker Fabrikası ve Yurtbaşı bir tarafında, Hava alanı ve uçak pisti bir tarafında, Ölbe Vadisi ve Göllü Bağ bir tarafında, Organize Sanayi ve baraj gölü bir tarafında, Pertek ve Pertek Kalesi ile baraj gölü bir tarafında, Munzur Dağları ile Süpürgeç Dağı bir tarafında kendi güzelliklerini göstermek için adeta davetiye gönderiyorlar. İşin doğrusu davete icabet gerekir ama imkan da olmalı değil mi? Mükemmel bir seyir yeri ama çıkması güç bir mekan. Oysa merdiven oluşturmak yerel yönetimlerin birkaç günlerini alır. Küçük dokunmalar büyük reklamlara vesile olur oysa.
Birkaç gün önce üç arkadaş yeni gelişmeleri görmek için Tunceli vilayetimize gittik. Hakikaten çok güzel şeyler yapılmış. Barajdan ötürü Munzur nehri akar vaziyette değil ama Munzur’un iki yakası da gergef gibi işlenerek çokça park, restaurant, çay bahçesi ve çocuk oyun alanları yapılmış. Nehrin üzerine dört ayrı yerde “asma köprü” yapılmış. Bir doğu şehrinde değil de adeta İstanbul’un bir semtinde geziyorsunuz hissi her an hissediliyor. Yani emek verilmiş ve 33 binlik bir yerleşim yeri adeta büyük şehir havasına girmiş. Munzur Üniversitesi şehre girişte karşılıklı selamlaşmanız için nefis bir tepeye çekilmiş. Yollar sıfır asfalt. Tepebaşı’na yapılan çok katlı bir otel ve restaurant ise bana göre silüete uygun düşmemiş. Burası bir milletvekiline aitmiş. Halbuki eski Tepebaşı daha güzeldi. Sermayeyi iyi kullanmak gerekir.
Evet, hizmet yapmak isteyene devletimiz her türlü imkanı veriyor. Yalnız Tunceli değil, diğer yanımızda Bingöl ve hemen yakınımızdaki Erzincan da aynı gelişme çizgisini yakalamış. Gelişme hızlarını görmek isteyenler, yıllara sari gelişme skalalarına bakabilirler.
Tekrar konumuza dönelim. Harput mazi ile moderni buluşturmak için her türlü imkana sahip. Hemen inanç turizmine açabilirsiniz. Örnek Urfa. Halilurrahman ve çevresi insan kaynıyor. Gaziantep’te suni kaplıcalar yapılmış. Hizmet düzeyi çok yüksek. Suları şifalı mı diye soran bile yok. Ama bu çekim merkezini oluşturabilmiş. Dabakhane ve çevresi bu iş için çok rahat tanzim edilebilir.
Yazacak çok şey var elbette. Zaman zaman yazacağız da. Maksat Harput gibi istikbal vaat eden bir mekanın güzelleştirilmesi için etkili ve yetkili kişi ve kuruluşlara hatırlatma yapmak. Yahya Kemal’i analım son olarak:
“Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül / Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.”
NEVZAT ÜLGER