HESAPLAŞMA
“Yazarlık ter işidir, ilham değil’’ diyor bir düşünce adamımız. İnancımızda da keşif, sezgi ve ilham bir bilgi kaynağı değildir.
Adam lafın gelişi sağcı ya da solcu. Neden olduğunu izah edenlerin oranı binde rakamlarıyla ifade ediliyor. Karanlıkta satranç oynamanın neresi caziptir doğrusu anlamak zor. Mantık, tutarlı düşünmenin kurallarını araştırmayı emrediyor bize.
“Beyaz Türkler” diye bir kavram atıldı ortaya. Kimdi bu Beyaz Türkler? Bir soy mu, bir zihniyet mi? Şimdi bu Beyaz Türkler niye küstüler sahi? Bir dönem bu kitle Rus akımının etkisinde olarak masabaşı köy romanları yazar, etkiledikleri “devletli” dostları vasıtasıyla da dünya dillerine bunların kitapları tercüme edilirdi. Şimdi bu akım çalışmıyor. Bunu yalnız ülkedeki iktidar değişikliği ile izah etmek doğrusu biraz sığlık olur. Mahmut Makal’ları, ilgilisinden başka fazla hatırlayan yok. Halbuki Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Kemal Tahir, Cemil Meriç, Halil İnalcık, İlber Ortaylı, Erol Güngör, Sezai Karakoç vb isimler her kesim tarafından biliniyor ve seviliyor.
Bozkırlara mahkum edilmiş, şehirleşmemeleri için özel bir gayret sarf edilmiş bir kitlenin, çok partili hayata geçişten sonra, önceleri gecekondulaşma şeklinde başlayan şehirlileşme macerasını, sonraları şöyle ya da böyle, üniversite eğitiminden geçerek Türkiye’de söz sahibi olan sessiz kalabalıkların rafine olması şeklinde okunmasında ne mahsur var. Hatta “göbeğini kaşıyan adam” benzetmelerine de son 20 yılda artık zemim de bulamıyorlar. Yalçın Küçük bunun için dövünüyor. Bizim tapulu arsamıza gökdelenler kurdular dövünmelerinin esas nedeni, çıralarına gaz damlamaması.
Hiçbir şey tek bir sebepten ibaret değildir. Önceleri kartopu benzetmesi vardı. Şimdi onun yerini “kelebek etkisi” aldı. Duruş yeri kestirilemeyen bir anlayışı ifade etmek için kullanıyorlar. Bir kaos paradigması. Belki de karmaşaya anlam kazandırma çabası. Net ifadesi ile; “kelebek etkisi, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır.”. Yeni gelişmeleri kucaklayan bir tarif. “Türkiye’nin ille de tek bir nedene odaklanması ve bunun da her kesim için farklı olması” sorun tespitiyle başlayan bir anlayış. Beklenti; fencilerle mistiklerin bir gün elele vermiş olmaları değil midir? Barıştan korkanlar var. Hedef “Türkiye ittifakı” olmalıdır.
Türkiye artık “kültür arkeolojisi” yapabilecek durumdadır. Bu arkeolojilerin yaptığı tahlillere göre toplum olarak nerede olduğumuzu, artılarımızı ve eksilerimizi görebiliyoruz. Yani kültürel bir swot analizle güçlü ve zayıf yönlerimizi tespit etmekte zorlanmıyoruz.
Elbette bazı kesimler hala belli ideolojilere sıkı sıkıya bağlı kalarak arkaik bir toplum özlemi içinde yanıp kavrulmayı maalesef bir özellik olarak görmeye devam ediyor. Halbuki yerimizi tespit bakımından koordinatlar artık oldukça belirginleşti. Kimlerle yan yanayız, kimlerle karşı karşıyayız veya nasıl bir dünyanın içinde olduğumuzu artık iyi görebiliyoruz. Hatta görünenin arkasında neler ve kimler var artık sır değil. Bu konu ekonomi için de, siyasi partiler için de, uluslar arası dengeler açısından da oldukça net.
“Batı ve Doğu” kavramları işin doğrusu oldukça kurgusal. Bu kavramların dayandığı temel argümanları biraz analiz ettiğimizde işi daha iyi anlayabiliyoruz. Bilginin arka planı olmalıdır. Arka planı olmayan bilgi, bir gevezelik olarak kalmaya ve toplumu da aşağı çekmeye devam eder. Hani yakın geçmişte bir yazarımız “bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar var” diyordu ya, haklıydı adam. Bir naif kitle hala “solcu olmak”la övünüyor.
Dünya hala Yahudi-Hıristiyan imgelerle örülü bir durumda. Üzerindeki tülü hafifçe arayabilirsek hakikati görme şansımız güçlenir. Kapitalizmin insanla ve toplumla savaşına dikkat etmek gerekir. “Dünya beşten büyüktür” cümlesi adamları çileden çıkardı. Bizde hala “Soroz” hayranı, Soroz silahşörleri var ve bu mensubiyetlerini de gizleme ihtiyacı duymuyorlar.
“Bir dönemi anlatmak sadece tarihçilere bırakılmamalı”, “tarihten bir kesiti değil hepsini bir bütün olarak” anlamaya çalışmak gerekir. Tarih lineer bir çizgide ilerlemez, spiral veya dairevidir. Eğer hala lineer bir tarih anlayışımız varsa lütfen konuyu bir daha gözden geçirelim.
NEVZAT ÜLGER