TİTRE VE KENDİNE DÖN
“Büyük/toplumda olumlu iz bırakan ölüleri olmayan milletler/toplumlar ebedi/kalıcı olamazlar.” Onlar üzerinden düşünce geliştirilir. Yoksa onları bireysel fayda için belli zamanlarda anmak ancak popülizmdir.
Medeniyeti ve kültürü yaşamayan bir halk, gerçekten yaşamıyor demektir. Elbette medeniyet de, kültür de sabahtan akşama kazanılacak bir şey değildir. Medeniyeti dinler oluşturur, kültürü de etnisiteler meydana getirir.
Medeniyet projesi olmayan kimse düşünür olamaz, metafiziği olmayan kimse de mütefekkir olamaz. Felsefe yapmak isteyen insanlar mutlaka ilahiyat bilmelidirler.
Anadolu kapılarını Türklere açan Malazgirt Zaferi düşünülmeden yerli düşünceyi nasıl oluşturacağız. Mevlana’nın pergel metaforunda nasıl sağ ayak devamlı İslam dairesinde, öbür ayakla da dünyanın bütün kültür ve medeniyetlerini dolaşarak, dünyada olup biten gelişmeleri ve fikir akımlarını görerek, onlara manevi ruh üfleyen bir senteze dikkat çekiliyor ise; Anadolu kültür ve medeniyetini de bütün müktesebatlarıyla bilmek gerekir. Spot bir cümle ile konuyu kristalize etmek gerekirse; mistik olalım ama miskin olmayalım.
Bütün eksikliklerine rağmen, Anadolu Aslanları ve Anadolu Kaplanları olarak isimlendirilen KOBİ’leri, bu ülkenin kalkınmasında görev alan “gösterişsiz emekçiler” olarak görmek gerekir. İnsan şahsiyetini ezmeyen işletmeler “insan yüzlüdürler”.
KOBİ’ler ekonominin kilit oyuncularıdır. KOBİ’lerin uluslararası ticarete entegrasyonlarını güçlendirmeye büyük önem vermek işin can damarıdır. Bu nedenle KOBİ’leri desteklemek politikaların önemli bir parçası olması gerekir.
Yine her türlü noksanlıklarına rağmen Anadolu’ya yayılmış yüksek öğretim kurumlarını da, maddi ve manevi kalkınmanın proje tasarlayıcıları olarak görmek fazla mı iyimserlik olur? Yine de ben onlara müteşekkir olunması gerektiğini düşünüyorum. Medeniyeti geliştirmek için vatana, vatanı geliştirmek için de ilme ve çalışmaya ihtiyaç var.
Elazığ ve çevre illerde yaşayan insanlarımız muhakkak bölgeyi tanımalıdırlar. Harput, Munzur ve dağları, Eğin, Arapkir, Divriği, Eski Malatya, Sivas ile uzak ve yakın tarihi mekanları, Erzurum ve Aziziye Tabyaları ile Hasankale, Eğil ve Kral Kızı Barajı, Çüngüş, Fırat ve Murat nehirleri, Keban Barajı, Keban gümüş işletmeciliğinin galerileri/yerleri, Palu’nun eski yerleşim yeri ve Palu Kalesi, Maden ve bakır işletmesi, Sivrice Hazar Gölüve kayak tesisleri, Alacakaya ve maden işletmeleri ile daha birçok yer dikkatlice gezilmeli ve üzerlerinde düşünülmelidir. Tanıma yakından uzağa olmalıdır. Herkes önce kendi yakın çevresini iyi tanımalıdır.
Başlarken tırnak içerisinde yazdığımız cümle üzerinden hareketle; dünya bir tarafa gitse, inandığı doğrulardan vazgeçmeyecek kimselere ihtiyaç var. Yerelden ulusala ve ulusaldan evrensele uzanan problemlere çözüm üretenler bunlardır. Yoksa itirazı ve itirafı olmayan insanlarla bir yerlere varılmaz. Hamaset yapmak bir şeydir ama fazlası hiçbir şeydir. Evrenseli yakalayamazsak her gün geriye gideriz ama farkında olan insanımız az olur. Sonra da dövünürüz; şurası neden kalkınıyor, biz neden kalkınamıyoruz? Popülizm yapmak düşünemeyen ve zayıf insanların işidir.
“Büyük/toplumda olumlu iz bırakan ölüleri olmayan milletler/toplumlar ebedi/kalıcı olamazlar.” Onlar üzerinden düşünce geliştirilir. Yoksa onları bireysel fayda için belli zamanlarda anmak ancak popülizmdir.
Medeniyeti ve kültürü yaşamayan bir halk, gerçekten yaşamıyor demektir. Elbette medeniyet de, kültür de sabahtan akşama kazanılacak bir şey değildir. Medeniyeti dinler oluşturur, kültürü de etnisiteler meydana getirir.
Medeniyet projesi olmayan kimse düşünür olamaz, metafiziği olmayan kimse de mütefekkir olamaz. Felsefe yapmak isteyen insanlar mutlaka ilahiyat bilmelidirler.
Anadolu kapılarını Türklere açan Malazgirt Zaferi düşünülmeden yerli düşünceyi nasıl oluşturacağız. Mevlana’nın pergel metaforunda nasıl sağ ayak devamlı İslam dairesinde, öbür ayakla da dünyanın bütün kültür ve medeniyetlerini dolaşarak, dünyada olup biten gelişmeleri ve fikir akımlarını görerek, onlara manevi ruh üfleyen bir senteze dikkat çekiliyor ise; Anadolu kültür ve medeniyetini de bütün müktesebatlarıyla bilmek gerekir. Spot bir cümle ile konuyu kristalize etmek gerekirse; mistik olalım ama miskin olmayalım.
Bütün eksikliklerine rağmen, Anadolu Aslanları ve Anadolu Kaplanları olarak isimlendirilen KOBİ’leri, bu ülkenin kalkınmasında görev alan “gösterişsiz emekçiler” olarak görmek gerekir. İnsan şahsiyetini ezmeyen işletmeler “insan yüzlüdürler”.
KOBİ’ler ekonominin kilit oyuncularıdır. KOBİ’lerin uluslararası ticarete entegrasyonlarını güçlendirmeye büyük önem vermek işin can damarıdır. Bu nedenle KOBİ’leri desteklemek politikaların önemli bir parçası olması gerekir.
Yine her türlü noksanlıklarına rağmen Anadolu’ya yayılmış yüksek öğretim kurumlarını da, maddi ve manevi kalkınmanın proje tasarlayıcıları olarak görmek fazla mı iyimserlik olur? Yine de ben onlara müteşekkir olunması gerektiğini düşünüyorum. Medeniyeti geliştirmek için vatana, vatanı geliştirmek için de ilme ve çalışmaya ihtiyaç var.
Elazığ ve çevre illerde yaşayan insanlarımız muhakkak bölgeyi tanımalıdırlar. Harput, Munzur ve dağları, Eğin, Arapkir, Divriği, Eski Malatya, Sivas ile uzak ve yakın tarihi mekanları, Erzurum ve Aziziye Tabyaları ile Hasankale, Eğil ve Kral Kızı Barajı, Çüngüş, Fırat ve Murat nehirleri, Keban Barajı, Keban gümüş işletmeciliğinin galerileri/yerleri, Palu’nun eski yerleşim yeri ve Palu Kalesi, Maden ve bakır işletmesi, Sivrice Hazar Gölüve kayak tesisleri, Alacakaya ve maden işletmeleri ile daha birçok yer dikkatlice gezilmeli ve üzerlerinde düşünülmelidir. Tanıma yakından uzağa olmalıdır. Herkes önce kendi yakın çevresini iyi tanımalıdır.
Başlarken tırnak içerisinde yazdığımız cümle üzerinden hareketle; dünya bir tarafa gitse, inandığı doğrulardan vazgeçmeyecek kimselere ihtiyaç var. Yerelden ulusala ve ulusaldan evrensele uzanan problemlere çözüm üretenler bunlardır. Yoksa itirazı ve itirafı olmayan insanlarla bir yerlere varılmaz. Hamaset yapmak bir şeydir ama fazlası hiçbir şeydir. Evrenseli yakalayamazsak her gün geriye gideriz ama farkında olan insanımız az olur. Sonra da dövünürüz; şurası neden kalkınıyor, biz neden kalkınamıyoruz? Popülizm yapmak düşünemeyen ve zayıf insanların işidir.
NEVZAT ÜLGER