DİKKAT TÜRKİYE DEĞİŞİYOR
Anketör vatandaşa soruyor:
“Kendinizi dini anlayış bakımından nasıl tanımlarsınız?”
– Yüzde 89.5: “Allah’ın varlığına ve birliğine inanıyorum.”
– Yüzde 4.5: “Bir yaratıcı olduğunu düşünüyorum ama dinlere inanmıyorum.”
– Yüzde 2.7: “Bir yaratıcı olup olmadığından emin değilim.”
– Yüzde 1.7: “Bir yaratıcı olduğunu düşünmüyorum.”
– Yüzde 1.7: “Cevap yok.”
Türkiye, nüfusunun yüzde 89.5’i “Müslüman”, yüzde 4.5’i “deist”, yüzde 2.7’si “Tanrı’nın varlığından şüphe eden”, yüzde 1.7’si “ateist” bir ülke…
O zaman şu soruya gelelim.
-Türkiye, daha önce gerçekten yüzde 99’u Müslüman olan bir ülke miydi?
Evet aşağı yukarı öyleydi. (Ertuğrul Özkök, 21 Mayıs 2019)
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan’dan da bir eleştiri geliyor:
“Muhafazakâr orta sınıf nasıl delirdi?
Nargile kafelerden babyshower partilerine, instagram tesettürcülerinden çay romantizmine kadar bir dünya “garabet” tam bu boşluktan sızdı hayatımıza. Tıpkıbasım hatlarla, ederinden fazla ödenen tespihlerle, değersiz ebrularla devam etti yoluna.
“Dolandı, kıvrıldı” falan derken Kâbe’nin önünde evlilik teklifleriyle, hayatı “romantik ve dini” bir şeymiş gibi kurgulayan “pempe dindarlar”la, “abdest suyunu şalımla kurulamak istiyorum” cümleleriyle, duvarlarında hat levhaları asılı çikolata kafelerle, moda haftalarıyla, romantik Bosna turlarıyla, ultra romantik Kudüs gezileriyle devam etti o yol.” (25 Mayıs 2019)
Tablo uzatılabilir ama bu oluşumda medyanın önemli bir rolü var kuşkusuz. Eskiden yok muydu? Vardı ama bu kadar yaygın değildi.
Türkiye’de basının büyük bir bölümü yalnız PR yapmak için kullanılıyor. Böyle bir görev üstlenmişler. Amerika Irak’ı işgal etmeden önce, halkı ikna edebilmek ve irade üretebilmek için basın üzerinden nükleer silah olduğu yalanını uydurdular. Halk destekledi demokratik bir şekilde ama sen bir yalanla halkın iradesini şekillendiriyorsan, bunun adı irade değil ki! O yalanla bir savaş çıktı ve milyonlarca insan öldü. Bunun en büyük sorumlularından biri medyadır, çünkü onu kullanarak “gerekiri” üretiyorlar.
“Eski Türkiye” haberleşmeyi/gelişmeleri takip etmeyi gazete ve televizyondan alırdı. Fakat Internet kullanımının artması, vatandaşın bilgiye mobil cihazlardan erişme alışkanlığının yayılmasıyla bu tekel kırıldı. Özellikle gençler artık bilgiyi sosyal medyadan ediniyor. Eğitimli kentli sınıf ise yabancı basının Türkçe haberleri ve bağımsız web sitelerini tercih ediyor. Gazeteler yalnız 55 yaşını aşmış kimseler tarafından ve sadece bulmacası için alınıyor.
Son zamanlarda halkımızın TV seyretme alışkanlıkları da değişti. Artık ana akım kanallar değil, YouTube gibi mecralar tercih ediliyor. YouTube’da ise enformasyonu tekelleştirme ve yönlendirme fazla olası değil.
Partilerin çekinmesi gereken yalnız TUSİAD değil, kendi beslediği sermaye de var. Mega-projeler birer birer satışa çıkıyor. Niye? Çünkü, müteahhit zararının telafi edilebileceğine şüpheli bakıyor. Bir an önce sıvışıp elinde kalan sermayeyi kurtarmaya bakıyor.
Ekonominin Z’sinden anlamayan nalbant bile öğrendi ki döviz kuru yükselince, maliyetler artıyor, enflasyon beklentileri bozuluyor ve 1-2 ay arayla da tüm enflasyon göstergeleri tırmanmaya başlıyor. Ama rapor yazanlar hala “kur ne olur?” sorusuna, Alfred Marshal’ın ticaret hesabı üzerinden yaklaşıyor. Adam değişmemeyi marifet biliyor ya!
Hacı soruyor; ideal bir dünya olabilir mi?
Elbette olabilir, çünkü geçmişte bu var. Örnekleri de var. Var ise biz niye yapamayalım? Kaidedir; bir defa gerçekleşen daima gerçekleşebilir.
NEVZAT ÜLGER