SÖMÜRGECİLİK BYPAS EDİLEBİLİR
2008 dünya finansal krizinin ardından Ortadoğu’da ve Afrika’da yeni bir sömürgecilik başlatıldı. ABD’nin yanında Almanya, Fransa, İngiltere ve Rusya da bu oyuna dahil oluyor. Bunu da 4.0 gibi yeni bir endüstri dönemi ile yapıyorlar.
Her şeyden önce ürettikleri yüksek kapasiteli silahları buralarda kullanarak yerli halkı bloke ediyorlar. Ardından kendi adlarına çalışacak “yanaşmalar” bularak olayı yeni bir pozisyona sokuyorlar. Bu yanaşmaların görevleri arasında, çıkacak bir pürüz karşısında, bu iklimin kutsalları ve belli kişilerin çıkarlarına hizmetler de kullanılarak yeni sömürgecilik hareketi devam ettiriliyor. Yer altı ve yer üstü kaynakları hangi ülkede zenginse, ekonomik ve kültürel sömürgeciliğe çomak sokma eğilimi hangi ülke(ler)de varsa hemen o ülkelerde operasyonlar yapılarak gereğini(!) yapıyorlar.
Aslında 4.0 teknolojisinin kullanılmaya başlamasıyla G-10 dışında kalmış ülkeler için yeni bazı imkanların da çıktığını unutmamak gerekir. “Evde Çalışma” bunlardan biri. İsviçre saatlerinin böyle bir “evde çalışma” sonucunda çıktığını unutmayalım. Yani denenmiş örnek(ler) var.
Tabi bu arada gelişmekte olan ülkelerde de temel bazı sorunlar var. Bu ülkeler kendilerine doğru “beyin göçü”nü yönlendirmede zorlanıyorlar. Türkiye zannediyorum bu sorunu kısmen çözüyor. Çünkü aralarında Nobel ödülü de almış olan 200 civarında bilim insanı çalışmalarını Türkiye’de yapmak istediklerini beyan ediyor. Oldukça önemli bir gelişme.
Gelişmekte olan ülkeler bir an önce yeni teknolojileri transfer etmek için bu beyin göçüne zemin hazırlamalıdırlar. 21.yüzyılın ilk çeyreğini tamamlamak üzere iken hala daha kan ve idrar tahlillerini bilinen eski usulle yapmaya devam ediyorlar. Halbuki gelişmiş diye tabir edilen ülkeler bu işlemleri insanların kollarına taktıkları saat gibi göstergeli bir aletle rutin hale getirmişler. Tansiyon için hala dinleme cihazı kullanmayı adeta bir marifet biliyorlar. Hala daha kanun önünde her vatandaşın eşit olduğu ilkesini tam uygulayamıyorlar. Bu işlemleri iyi yapamadıklarını kabul etmek bir yana, ilgili ülkeler kendi insanlarını suçlamaya devam ediyorlar. Nostalji diye bir kavram kullanılarak, hala eski berberlere tıraş olmakla bir yere varılmaz.
Ortadoğu’da ve Afrika’da birçok ülke ya harap edildi ya da ikiye bölündü. Libya, Irak, Suriye, Filistin, Tunus ve daha birçoğunda modern sömürgecilik oyunları devam ediyor.
Peki bu oyunları o ülkelerin siyasileri ve yöneticileri fark etmiyor mu? Ediyorlar elbette ama iki cümleyi ağızlarından düşürmüyorlar: Bu çemberi en iyi ben kırarım veya bu oyun oynanmaya devam edeceğine göre en azından ben yönetimde bulunarak daha rahat bir pozisyonda olayım.
Sergilenen bu yeni sömürgecilik hareketine rağmen ilgili ülkelerin insanlarının da yeni ufuklara yelken açacakları unutulmamalıdır elbette. Mecburiyetler insanı mucit yapar. Cep telefonları bilginin yayılması için çok önemli birer alet değil mi? Çok akıllı bilgisayarlar artık gelişmiş internet görevini yapabiliyor. Bilgiye ulaşma ve haberleşme açısından önemli bir enstrüman. Kontrolü çok kolay diyorsunuz değil mi? Yeni dünyada kontrol edilmeyen kim var ki? Devlet başkanları, bakanlar ve önemli ticaret erbabı her türlü tedbire rağmen kontrol altına alınmıyor mu sanki? Demek ki gizlilik o kadar da önemli bir olay değil.
Sözün özü; gelişmekte olan ülkeler, kendi hukuki ortamlarını güzelleştirerek, içe doğru bir beyin göçü sağlamalı ve onlar üzerinden gelişme yollarını aramalıdırlar. Yalnız maddi imkan değil elbette, bir de ideal diye bir şey var.
NEVZAT ÜLGER