POLİTİKA DİNİ BELİRLİYOR
Her ne kadar Emeviler ve takip eden dönemlerde adına saltanat denilen “politika” ilkeleri Müslüman yönetimlerde belirleyici unsurdur denilse de, politikanın Müslüman ülkelerdeki “ontolojik” konuma oturması son iki yüzyıldır. Ne demek istiyorum; son iki yüzyılda politika daha bir belirleyici unsur oldu. Hadi bir adım daha atalım; politika arç olmaktan amaç olma konumuna terfi etti.
Toplumlarda son iki yüzyıldır “sivil” özelliklerini her geçen gün kaybederek, her şey devletten beklenir oldu. Devlet yalnız düzen sağlamakla kalmadı aynı zamanda zenginleştirme aracı haline de geldi. Oysa devlet; koruyucu bir barınak, zalimin tepesine binen, mazlumun ahını yerde bırakmayan, kendisinin yaşaması için insanı yaşatan bir yapı değil midir?
Bu son savrulmalar hep Batı’dan şırınga edildi Müslümanlara. Zaten Batı “politika” üzerine bina etmişti tüm düşünce yapılarını. Aslında Batı’nın dini politika, ibadeti de felsefe ve Roma yoluyla kabul edilen teslis olmuştu. Sokrat’ın yazdıklarına, Eflatun’un devletine bakmak konuyu örneklendirmeye kapı aralar. Hedef metafiziksiz fizik, asumansız bir yeryüzü cenneti kurmaktı.
Yunan’da felsefe politikadan öndeydi ama felsefenin ilkelerini belirleyen de politikaydı. Böylece sivil oluşumdan devlet merkezli pozisyona geçilmişti. İlk zamanlar site devleti revaçta iken zamanla evrilme devam ederek imparatorluğa kadar kulaç atacaktı. Gerçi Birinci Dünya Savaşı dünyadaki bütün imparatorluklara son vererek ulus devletleri popüler hale getirecekti ama politika, revaçta olma hızını biraz daha artırarak devam edecekti. Hatta 20.yüzyılın ilk yarısında dünyanın en popüler sistemleri Komünizm ve Faşizm olurken devlet; ilahlaştırılarak tapılmaya en uygun oluşum olarak görülmüştü. Ancak Faşizm 2. Dünya Savaşı’ndan sonra sırra kadem basarken, Komünizm ancak 1989 yılında iflas bayrağını çekecekti.
Belki de bu yüzden olsa gerek; Modern Batı, Yunan’ı çok sevmez. Onu Batı’nın şımarık çocuğu olarak görmeye çalışır. Halbuki Modern Batı’nın ebesi Yunan/Grek değil miydi? Kaldıki Yunan’da Atinalı ve Spartalı olmayan herkes ya köledir ya barbar. Bu günkü Batı da öyle demiyor mu; “Batılı olmayan herkes barbardır ve Batı’nın medeniyetine muhtaçtır.”
NEVZAT ÜLGER