POLİSİYE ROMANLAR OKUMA ORANINI ARTIRIR
Bir gün önce yazdığım “Okuma Oranı Niçin Düşük” yazım üzerine birçok arkadaştan önemli fikirler geldi. Yazıyı biraz daha sürdürmemi istediler.
Tarihçilere ve edebiyat tarihçilerine sorarsanız, bizim toplumumuzda hiçbir zaman bir sınıf tasnifi olmamıştır. Ama özellikle polisiye romanlarına baktığımız zaman farklı bir anlayışla karşılaşıyoruz. Hatta diyebiliriz ki toplumların fotoğraflarının aslı polisiye romanlarıdır.
Polisiye roman kahramanları aslında zeki, kültürü geniş, birkaç dil bilen, varlıklı ve maceraperest insanlardır.
Türk Edebiyatı’nın önemli polisiye yazarları arasında Ahmet Ümit ve Pınar Kür yer alır. Edebiyatımızdaki ilk polisiye roman Ahmet Mithat Efendi’nin ‘Cinayet-i Esrar’ıdır. Türk edebiyatında Ahmet Mithat Efendi’nin Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Dünyaya İkinci Geliş romanları bizde bu türün ilk örneklerindendir.
Ahmet Mithat Efendi’nin Esrar-ı Cinayet’i, Mehmet Rauf’un Define’si, Peyami Safa’nın Server Bedii takma adıyla yazdığı Cingöz Recai serisi de bizim edebiyatımızdaki örneklerdir. Cingöz Recai oldukça zeki, birkaç dil biliyor, muhakemesi çok gelişmiş, hırsız ama devlete çalışıyor her zaman. Devletçi bir hırsız, devletin bekası için çalışıyor.
Tabi, Peyami Safa üzerinde biraz daha durmak gerekir. Çünkü onun Peyami Safa ismiyle yazdığı kitap sayısı onu bulmuyor. Bizim yaşıtlarımızdan okuma alışkanlığı olan herkes aşağı yukarı bu seriyi okumuştur. Onun bir de Server Bedii takma adıyla yazdığı Cingöz Recai serisi oldukça önemlidir ve o günkü toplum yapısını öğrenmek açısından önemli eserlerdir. Gerçi bu seri için Peyami Safa, “para için yazılan eserlerdir” diyor ama önemlidirler.
Ahmet Hamdi Tanpınar, “Hayatımız dardır; karışıktır. İyi ama bu hayat nihayet vardır ve yaşıyoruz, nefret ediyor, ızdırap çekiyor, ölüyoruz. Bir romancı için bu kadarı yetmez mi? Bir tek insanın ızdırap çektiği yerde insanlara söylenebilecek her şey vardır.” diyor.
Ahmet Ümit polisiye romanlarının başarılı isimlerindendir. Bab-ı Esrar, Sis ve Gece, İstanbul Hatırası, Beyoğlu’nun En-Güzel Abisi ve Kırlangıç Çiçeği aklıma ilk gelen eserleri oldu. Üslubu akıcı, kurgusu ve toplumsal bilgisi kayda değerdir.
1965-1975 arasında çokca okuduğumuz Mayk Hammer romanları her ne kadar çeviri gibi duruyor olsa da, esas itibariyle Kemal Tahir’in yeniden kaleme aldığı polisiye romanlardı. Aksiyon ve adrenalin pompalayan eserlerdi. Polisiye edebiyat inanılmaz bir malzeme sunuyor. Bu ülkede, kentsel değişimlerden kaynaklanan sorunlar, azınlıklar, kadın alanı hep bu polisiye romanların konusudur. Bu anlamda popüler edebiyat ürünleri hiç bir zaman masum ürünler değildir. Dışarıdan gelen her eseri de dikkatli okumak gerekir, çünkü tekin değildirler.
İskender Pala’nın AbumRabum kitabı da bir polisiyedir. Harput’un da yer aldığı bir eserdir. Murat Menteş’in Antika Titanik adlı eseri de bu seridendir.
Roman elbetteki bir kurgudur ama polisiye romanlar aynı zamanda daha bir kıvrak zeka ve daha bir toplum katmanlarını ve bu katmanlar arasındaki ilişkileri bilmeyi gerektirir. Bu anlamda da roman şehirlidir. Köyün de romanı olur mu, elbette olur ama toplam birkaç kişi arasındaki ahlaki veya gayri ahlaki kısa olaylar üzerine kuruludur.
Bizde 1913 veya 1914 yılı basımlı bir “Amanvermez Avni” eseri de oldukça önemlidir.
Dünya edebiyatında oldukça meşhur polisiye eserler vardır. Hatta bunlardan bir kısmının yalan olduğunu bilirsiniz ama takip etmekten de toplum kendini alamaz. Harry Pother dizisi bunlardandır.
Da Vinci Şifresi, Sherlock Holmes, Agatha Christie dizisi, Umberto Eco’nun Gülün Adı ilk aklıma gelen polisiye kitaplarıdır.
Bu kitaplar, toplumdaki kitap okuma oranını hem yukarı taşıyacak hem de toplumu daha yakından tanımamızı sağlayacak eserlerdir.
NEVZAT ÜLGER